Avustralya’daki New South Wales Üniversitesi (UNSW) bilim insanları, gökyüzündeki yıldızların adeta birer enstrüman gibi ‘titreştiğini’ ve bu titreşimlerin yıldızların yaşı, kütlesi ile evrimsel durumu hakkında önemli ipuçları sağladığını keşfetti. Bu buluş, yıldız fiziği alanında önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor.
NASA’nın Kepler K2 göreviyle elde edilen veriler aracılığıyla, 4 milyar yıllık bir geçmişe sahip olan 27 yıldızın oluşturduğu M67 yıldız kümesi incelendi. Bu çalışma, yıldızların iç yapısını anlamaya yönelik gerçekleştirilen en kapsamlı analizlerden biri olarak dikkat çekiyor. M67, astronomik anlamda oldukça ilgi çekici bir hedef; çünkü içinde bulunan yıldızların yaşları ve fiziksel özellikleri oldukça iyi biliniyor, bu da araştırma için değerli bir veri seti sunuyor.
Yıldızların yaydığı frekansları tıpkı bir parmak izi gibi okuyabilen bilim insanları, her bir yıldızın iç yapısını, sıcaklığını ve yaşını belirleme kapasitesine sahip oldular. UNSW Fizik Fakültesi’nden Dr. Claudia Reyes’in liderliğini üstlendiği çalışmada, yıldızların farklı notalara benzer biçimde çeşitli frekanslar yaydığı ve bu frekansların yıldızın ne kadar yaşlandığını gösterdiği belirlendi. Bu yeni anlayış, yıldızların iç yapısını daha iyi analiz etme fırsatı sunuyor.
UNSW’den Prof. Dennis Stello, bu çalışmanın yıldızların iç yapısına ilişkin daha güvenilir modeller geliştirilmesine imkân tanıyacağını ifade etti. Bu gelişme, astronomların yıldızların evrimi ve yapıları hakkında daha net anlayışlar elde etmesine yardımcı olabilir. Çalışma, hem temel bilimlerin hem de uygulamalı astronomi alanlarının ilerlemesi açısından oldukça önemli bir katkı sağlıyor.
Dr. Reyes, keşfettikleri frekanslardaki özel imzaların daha önce beklemedik bir sonuç olduğunu vurguladı. “Artık geçmişte toplanmış yıldız verilerine yeniden bakıp bu özel imzaları arayabileceğiz. Yani aslında yıldızları dinlemeye devam edeceğiz” diyerek, gelecekte yapılacak araştırmaların kapılarını araladıklarını ifade etti. Astronomik verilerin yeniden değerlendirilmesi, geçmiş araştırmaları güncel bakış açılarıyla yeniden yorumlamanın önemine işaret ediyor.
Genel olarak, bu çalışma yıldız fızığinde önemli bir dönüm noktası olma potansiyeline sahip. Bilim insanlarının her bir yıldızın iç yapısını daha iyi çözümlemeleri, evreni anlamak için atılmış önemli bir adım niteliği taşıyor. Yıldızların ‘şarkı söylemesi’, bize sadece iç yapıları hakkında değil, aynı zamanda evrim süreçleri ve evrendeki varlık durumları hakkında da derinlemesine bilgiler sunmaya olanak tanıyor.
