Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalı’nın Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, doğasever bir kişi tarafından Dicle ilçesinde bulunan bir mağarada yapılan incelemelerde önemli bulgular elde etti. Bu incelemelere, Doç. Dr. Sadreddin Tusun, Hakkari Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Sait Taylan ve Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden Prof. Dr. Deniz Şirin de katıldı. Elde edilen bulgular arasında yeni bir çekirge türü olduğu tespit edilen örneklerin fotoğrafları ve görüntüleri de alındı. Bu çekirgenin bilimsel literatürde daha önce kaydedilmemiş olduğu, Almanya’da yayımlanan bir dergide ise ‘Troglophilus diclensis’ ismiyle tanımlandığı anlaşıldı.
TÜRKİYE’DE BULUNAN 17’NCİ MAĞARA ÇEKİRGESİ
Prof. Dr. Ali Satar, buldukları çekirgenin Türkiye’de daha önce tanımlanmış 17 mağara çekirgesi türünden biri olduğuna dikkat çekerek, “Bu çekirge, ‘kambur çekirge’ olarak biliniyor ve nemli alanlar gibi çevre koşullarında yaşamaktadır. Bir doğaseverin bana ilettiği görüntülerin ardından, ilgimi çektiği için bu alanda daha önce çalışmalar yapmış olan arkadaşlarımızla birlikte birkaç ziyarette bulunduk ve çekirgeyi yakaladık. İncelemelerimiz sonucunda bu yeni türü ortaya çıkardık. ‘Troglophilus diclensis’ adını verdik; bu isim Dicle’yi ifade ediyor” dedi.
Dicle ilçesinde keşfedilen bu yeni türün Almanya’daki bir dergide yayımlanması, araştırmalar sonucunda elde edilen bulguların uluslararası bilim dünyasında önemini bir kez daha ortaya koymuş oldu. Prof. Dr. Satar, bu türün Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde daha önce hiç görülmediğini, tarafında ise bu bölgenin iklim koşullarının, yani sıcaklığının, bu türün varlığı için elverişsiz olduğunu belirtti. Ülkede kayıtlı 17 mağara çekirgesi türü bulunurken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait ilk örneğin bu şekilde keşfedilmesinin heyecan verici olduğunu vurguladı.
Normalde bu çekirge türleri, sadece mağaraların nemli iç kısımlarında ve ağızlarında yaşayabilmektedir. Çekirgeyi incelemek için bulundukları alanda sıcaklık koşulları gözlemlendiğinde, dışarıda 40 dereceye kadar çıkarken, mağara içerisinde bu sıcaklığın 20 derecelere düştüğü görüldü. Temiz ve nemli bir ortamda bulundukları için üremeleri açısından bu koşullar ideal. Prof. Dr. Satar, çekirgenin yaşam alanının dış mekânda sağlanamaması nedeniyle ilk kez gördüklerinde dikkati çektiğini ifade ederek, mağara çekirgeleri gibi özel türlerin bu türden yeni bir örnek olabileceği ihtimalinin zihinlerde uyandı.
Bu projenin sonucunda, keşfettikleri yeni tür ile birlikte, bölgenin biyolojik çeşitliliğine katkıda bulunma ve bilim dünyasına yeni veriler sunma hedefleniyor. Böylece, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, Türkiye’nin zengin doğası hakkında önemli bilgiler sağlanmış oluyor. Doğal yaşam ile ilgili yapılan keşifler, bilim insanları ve doğaseverler için ilham verici bir örnek olmaya devam etmektedir.