Uludağ Enerji Zirvesi’nde yer alan Kartal, yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin elektrik piyasında büyük bir ilerleme kaydettiğini belirtmiştir. Yatırım, kurulu güç, üretim ve talep açısından Türkiye, hem Avrupa hem de dünya genelinde önemli bir konuma sahiptir. Bu bağlamda, Kartal, Paris İklim Anlaşması’nın hedeflerinden biri olan 2053 yılına kadar karbonsuz bir dünya hedefinin Türkiye açısından büyük önem taşıdığını ifade etmiştir. Türkiye, bu anlaşmanın bir tarafıdır ve bu taahhüdü yerine getirmek için yenilenebilir enerji kaynakları olan güneş ve rüzgar enerjisi üretimlerinin hızlandırılması gerektiğine dikkat çekmiştir.
Kartal, yeni yatırımlar yaparken iklim hassasiyetinin her zaman göz önünde bulundurulduğunu vurgulayarak, yenilenebilir enerji üretimi ve ihracatının artırılmasının ülkeye ekonomik katkı sağlayacak bir sanayi alanı oluşturma amacını taşıdığını söylemiştir. Enerji talebinin sürekli bir artış gösterdiğini belirten Kartal, “Bu talebin karşılanabilmesi için ilave yatırımlar yapmak gerekmektedir. Bu yatırımları yaparken, iklim hassasiyetini dikkate alarak, enerjiyi kesintisiz, verimli, kaliteli ve düşük maliyetli bir şekilde son tüketicilere sunma hedefimiz var,” demiştir.
Kartal’a göre, enerji sektörünün büyümesini sağlayan iki temel unsur ekonomi ve iklim değişikliğidir. Ekonominin temel girdisinin enerji, dolayısıyla elektriğin olduğunu belirten Kartal, “Elektriksiz bir ekonomiden bahsedilemez,” diye eklemiştir. Sanayicilerin, ucuz, verimli ve kaliteli enerji talep ettiğini vurgulayan Kartal, bu ihtiyaçları karşılamak için gerekli yatırımların yapılmasının gerekliliğini dile getirmiştir. Ülkenin artan ekonomik gelişmelerinin enerjiye olan talebi arttırdığını belirten Kartal, iklim değişikliği ile ilgili taahhütlerin yerine getirilebilmesi için yenilenebilir enerji yatırımlarına yer verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Alandaki Yeri
Kartal, Türkiye’nin enerji sektöründeki değişim ve dönüşüm sürecinin 2000 yılında başladığını ve Türkiye’nin şu an 118 bin megavat kurulu güce ulaştığını dile getirmiştir. Bu gücün yaklaşık yüzde 19-20’si yani beşte biri kamuya ait santrallerden, geri kalan yüzde 80’i ise özel sektöre ait olduğunu belirtmiştir. 2000 yılında kamu payının yüzde 85 seviyesinde olduğuna dikkat çeken Kartal, günümüzde bu oranın yüzde 20 civarına düştüğünü açıklamıştır. Kamu sektörünün belirli bir oranda piyasada kalmasının ve yatırımlar yapmasının, özel sektörün önünü açtığını ifade eden Kartal, bunun özel sektörün enerji piyasasındaki rol ve fonksiyonunun artırılmasına katkıda bulunduğunu vurgulamıştır.
Kartal, Türkiye’nin 2035 yılı hedefleriyle ilgili eylemlerini de ortaya koyduğunu belirtmiştir. Gerekli mevzuat düzenlemeleri ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik çalışmaların hayata geçirildiğini ifade etmiştir. Ayrıca, alt yapının bu geçiş sürecine uygun bir şekilde kurgulanmakta olduğunu ve herhangi bir riskle karşılaşılacağını düşünmediğini belirtmiştir. Türkiye, elektrik enerjisi tüketimi açısından dünya genelinde 15. sırada yer almakta ve yenilenebilir enerji üretimi bakımından Avrupa’da 5, dünyada ise 11. sırada bulunmaktadır. Kartal, hedeflerinin 2035 yılı itibarıyla Avrupa ve dünya genelinde daha üst sıralara ulaşmak ve tedarik edilen enerjinin büyük bir kısmının yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesini sağlamak olduğunu belirtmiştir.
