Birleşmiş Milletler (BM) tarafından her yıl farklı bir temayla kutlanan Dünya Su Günü’nün bu yılki temasının “Buzulların Korunması” olduğunu vurgulayan Bayraktar, su kaynaklarının korunmasının yalnızca mevcut yaşam için değil, aynı zamanda gelecek nesiller için de ciddi bir gereklilik olduğunun altını çizdi. Bayraktar, “Suyun gelecek nesillere zarar görmeden aktarılması hem bir gereklilik hem de gelecek nesillerin temel hakkıdır” ifadelerini kullanarak, su kaynaklarının geliştirilmesinde çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğin temel yaklaşım olması gerektiğini savundu.
Dünyada suyun en çok tarım sektöründe kullanıldığını belirtirken, küresel nüfus artışıyla birlikte gıda ihtiyacının arttığını ve bunun sonucunda tarımsal su ihtiyacının da yükseldiğini belirtti. Ayrıca, sanayi sektörünün artan talepleriyle birlikte su kaynakları arasında bir rekabetin oluştuğunu ifade etti. İklim değişikliği etkilerinin her geçen gün daha belirgin hale geldiğine işaret eden Bayraktar, sınırlı su kaynaklarının çevreyle uyumlu bir şekilde etkin kullanımı için büyük önem taşıdığını vurguladı.
Ülkemizde sulanabilir arazi miktarının 8.5 milyon hektar olduğunu belirten Bayraktar, bu alanın gelişen teknoloji ve ekonomik koşullarla birlikte 10.5 milyon hektara çıkacağına dair tahminlerin olduğunu da ekledi. Ancak mevcut durumda yalnızca brüt 7.2 milyon hektar alanın sulamaya açıldığını ve sulama randımanının %52, sulama oranının ise %69 seviyelerinde olduğunu bildirdi. Geriye kalan 1.3 milyon hektar arazinin sulamaya açılması ve sulama verimliliklerinin artırılması gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’nin yer altı ve yüzey sularıyla yıllık toplam 112 milyar metreküp tüketilebilir su potansiyeline sahip olduğunu belirten Bayraktar, bunun %77’sinin tarımsal sulama için kullanıldığını ifade etti. Sulanabilir tarım arazisinin artırılmasıyla birlikte ilave olarak 2 milyon hektar tarım arazisine sulama altyapısı götürülmesi gerektiğini vurguladı. Bu durum, suyun daha verimli kullanılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bunun yanı sıra Türkiye’nin Akdeniz Havzası’nda yer alması nedeniyle iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında bulunduğunu ve 2030 yılına kadar kişi başı su kullanım potansiyelinin 1000 metreküpün altına düşerek “su fakiri” olma riski taşıdığını belirtti. Talimatların zamanında alınması gerektiğine vurgu yaparak, 2030 yılından sonra tarımsal üretimin sürdürülebilirliği konusunda ciddi sıkıntılarla karşılaşılabileceği konusunda uyardı.
Tarımsal üretimde sürdürülebilirlik için çiftçilerin büyük çaba gösterdiği ancak yüksek girdi maliyetleri nedeniyle düşük kâr elde ettiklerini kaydeden Bayraktar, bu yıl tarımsal sulama amaçlı su kullanım hizmet bedelinin %50 indirimle desteklenmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, çiftçilerin uygun modern sulama sistemlerine geçişlerinin sağlanabilmesi için teşviklerin ve kredilerin arttırılmasını önerdi.
“Vahşi sulama yöntemleri bırakılmalı”
Bayraktar, bitkide verim kaybına ve toprak tuzlanmasına neden olan vahşi sulama yöntemlerinin bırakılması gerektiğini vurguladı. Bu tür sulamaların hem maliyetleri artırdığını hem de fayda sağlamadığını belirterek, su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerine geçişin desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Konya Ovası Projesi, Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Doğu Anadolu Projesi gibi projelerin hızla tamamlanmasının önemini belirtirken, eski ve atıl durumda olan sulama kanallarının yeniden yapılandırılması gerektiğini de ekledi.