2023 yılının Ekim ayında, İstanbul’un Silivri açıklarında, saat 12:49’da, büyüklüğü 6,2 olarak ölçülen bir deprem gerçekleşti. Bu sarsıntı, hem bölge halkında hem de ülke genelinde büyük bir panik yarattı. Depremin merkez üssü olan Silivri, Marmara Bölgesi’nin önemli yerleşim alanlarından biridir ve bu büyüklükteki bir deprem, potansiyel olarak ciddi hasarlara yol açabileceği endişesini doğurdu.
Depremin hemen ardından, Baykar Teknoloji’nin ürettiği insansız hava araçları (İHA) ve insansız hava sistemleri (TİHA) kriz anına müdahale etmek için devreye girdi. Baykar, özellikle bu tür acil durumlarda etkin bir rol üstlenmek için akıllı drone teknolojilerini kullanmakta. Olay anında, 1 adet Bayraktar AKINCI TİHA ve 2 adet Bayraktar TB2 İHA, Çorlu ve Keşan’daki merkezlerinden havalanarak İstanbul semalarındaki depremin etkilerini değerlendirmek üzere havalandı. Bu araçlar, depremin ardından arama kurtarma ve hasar değerlendirme işlevlerini yerine getirebilmek için kritik bir öneme sahipti.
Uçuş gerçekleştiren Bayraktar AKINCI TİHA, KAYI01 uçuş koduyla havalandı. Aynı zamanda, Bayraktar TB2 İHA’ları ise sırasıyla BAYKAR01 ve T464 kodlarıyla uçuş yaptı. Bu droneların uçuşları, havacılık uygulamaları üzerinden sürekli olarak takip edildi ve izlenebilir hale getirildi. Böylece yetkililer, depremin doğurduğu olumsuzlukları daha hızlı bir şekilde değerlendirebilir ve müdahale planlarını geliştirebilir hale geldi.
Bu tür teknoloji kullanımları, doğal afetlerin meydana geldiği anlarda, hükümet ve ilgili kuruluşların daha etkin bir şekilde hizmet vermesine olanak tanımaktadır. Akıllı sistemler, hem insan hayatını kurtarmak hem de hasar tespitinde sağlam bilgiler sunmak açısından son derece önemlidir. Özellikle İstanbul’un büyük bir metropol olması ve kalabalık bir nüfusa sahip olması, deprem sonrası yapılacak olan müdahale ve koordinasyonun ne kadar kritik olduğunu açıkça gözler önüne sermekte.
Daha önce farklı ölçeklerde birçok depreme sahne olmuş olan İstanbul, bu olaylarla beraber daha fazla önlem ve hazırlık sürecine tabi tutulmaktadır. İnsansız hava araçlarının etkin kullanımı da bu önlemlerin bir parçası haline gelmiştir. Büyük depremlerin ardından yapılacak olan arama kurtarma çalışmaları ve hasar değerlendirmeleri için bu araçların sağladığı veriler, yerine getirilecek olan acil durum planlarının başarıya ulaşmasında etkili olmaktadır.
Sonuç olarak, İstanbul’da meydana gelen bu 6,2 büyüklüğündeki deprem, sadece bölgedeki yaşayanlar için değil, tüm ülke için önemli bir uyanış çağrısı yapmaktadır. Doğal afetler karşısında hazırlıklı olmanın gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seren bu durum, teknoloji ve insansız hava sistemlerinin ne denli faydalı olabileceğini de kanıtlamıştır. Gelişen teknoloji, kriz anlarında insan hayatını kurtarmak için büyük bir fırsat sunmaktadır ve bu kullanımların artırılması sağlıklı bir toplum için hayati öneme sahiptir.