Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) güncel verilerine göre, 11 Ekim 2023 tarihinde saat 01.51’de, Akdeniz’de merkez üssü Muğla’nın Datça ilçesinin 155,06 kilometre açığında 6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem, 20.41 kilometre derinlikte gerçekleşti ve herhangi bir olumsuzluk yaşanmadığı bildirildi. Bu durum, bölgenin deprem güvenliği açısından önemli bir gösterge olarak kaydedildi.
Depremin ardından İzmir Demokrasi Üniversitesi (DEÜ) Doğa Afetleri ve Acil Durum Yönetimi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Sözbilir, depremin Girit Adası’nın doğusunda meydana geldiğine dikkat çekerek, “Jeolojik anlamda güneydeki Afrika levhası ile kuzeydeki Ege-Anadolu levhasının sınırında bu deprem gelişti. Bu deprem önemli bir olaydır çünkü geçmişte burada 7 ile 8 büyüklüğünde depremler yaşanmıştır,” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Sözbilir, 6 büyüklüğündeki son depremin Türkiye’ye uzak bir noktada meydana geldiğini ve bu nedenle Muğla ve çevresinde izlenimsel olarak hissedildiğini vurguladı. Yıkıcı bir etkinin yaratmaması gerektiğini ifade eden Sözbilir, depremin levha sınır fayına önemli bir şekilde denk geldiğini ve hemen önünde bir volkanik yay bulunduğunu belirtti. Özellikle Santorini bölgesinde ocak ve şubat aylarında depremlerin yaşandığını, bu depremlerin ardından volkanik bir aktiviteden bahsedildiğini kaydetti.
Devamında Prof. Dr. Sözbilir, “Santorini depremleri belli bir süre önce durmuştu fakat bu 6 büyüklüğündeki depremin, Santorini depremlerinin yeniden başlamasına neden olabileceğini düşünüyorum. Bu durumda bir ‘deprem fırtınası’ gelişebilir,” dedi. Ayrıca, Santorini Adası yakınlarında 1950 yılında yıkıcı bir depremin yaşandığını belirten Sözbilir, o büyük depremin Türkiye’de herhangi bir etki yaratmadığını, ancak Datça açıklarındaki bu son depremin güney kıyılarındaki etkisinin hissedildiğini vurguladı.
Prof. Dr. Sözbilir, 7.5 büyüklüğünde bir depremin bölgede tsunami yaratabileceğini ve binaların sağlam olmadığı kesimlerde de yıkıcı etkiye neden olabileceğini aktardı. Bu tür olayların geçmişte yaşanmış olması, bilim insanları için bölgedeki riskleri daha iyi analiz etme fırsatı sundu. Ayrıca, halkın bu tür durumlarda hazırlıklı olması, yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçmek açısından büyük önem taşımaktadır.
