Güney Kore televizyon kanallarından Channel A, 77 yaşındaki Şükrü Kurt’un hayatını konu alan belgesel çekimlerini Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı Küçükkürne Mahallesi’nde gerçekleştirdi. Kurt, yaklaşık 250 yıl önce inşa edilen ve halk arasında “korku mağarası” olarak bilinen mağara evlerinde yaşamını sürdürüyor. Bu belgesel, hem Kurt’un ilginç yaşamını hem de Anadolu’nun kültürel mirasını yakından tanıtmayı amaçlıyor.
Belgeselin ekibi, yaşadığı yerin doğası ve zorlu yaşam koşulları nedeniyle Şükrü Kurt’un hayat hikayesinin büyük ilgi çektiğini belirtti. Kurt’un, 19 çocuk ve 48 torun sahibi olduğu ve bu evliliklerin sonucunda üç evlilik yaptığı bilgisi belgeselde yer alıyor. Ne yazık ki, Kurt’un çocuklarından birinin hayatını kaybettiği de ifade edildi. Evinin ve yaşam alanının dedesinden miras kaldığını belirten Coşkun Kurt, zaman zaman rahatsızlığı nedeniyle sürekli burada kalamasa da haftanın bazı günlerini mağarada geçiriyor.
“KORKU MAĞARASI TURİZME KAZANDIRILABİLİR”
Geçmişte İhlas Haber Ajansı’na bilgi veren bölgedeki turist rehberlerinden Kemal Kurt, bu ilginç mağaranın karstik yapıya sahip olduğunu ve derinliğinin yaklaşık 80 metreyi bulduğunu ifade etti. Zorlu bir coğrafyada bulunan mağaraya ulaşımın 3 kilometrelik bir yürüyüşle sağlandığını belirten Kurt, mağaranın dar bir girişe sahip olduğunu ve iki büyük galerisi bulunduğunu söyledi. Bu galerilerde kurt, tilki, kirpi, yarasa ve dağ keçisi gibi yaban hayvanlarının bulunduğunu ifade ederek, bu durumun bölge halkının mağaraya girmekte çekinmesine neden olduğunu vurguladı. Ancak Kurt, gerekli çalışmalar yapıldığı takdirde bu alanın doğa ve kültür turizmi açısından önemli bir destinasyon haline gelebileceğini belirtti.
Belgeselin amacı, Şükrü Kurt’un sıra dışı yaşamını ve Anadolu’nun gizemli doğa mirasını uluslararası izleyicilere tanıtmak olarak öne çıkıyor. Channel A, bu tür belgeseller ile hem yerel yaşamı hem de tarihi mirası dünyaya tanıtmayı hedefliyor. Belgeselin izleyicilere Kurt’un yaşam mücadelesi ve Anadolu’nun mitolojik öğeleri hakkında zengin bilgiler sunacağı düşünülüyor.
Sonuç olarak, suçluluk ve faydalılığı bir araya getiren bu belgesel çalışması, Anadolu’nun yerel yaşamının ve doğal güzelliklerinin daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlamakta önemli bir rol oynayacak. Bu tür projeler, yerel halkın gelenek ve göreneklerinin sürdürülmesi noktasında da katkıda bulunabilir.
