2023 yılının Ekim ayında, Konya’da meydana gelen 5.2 büyüklüğündeki deprem, bölgede büyük bir endişeye neden oldu. Bu olayın ardından CNN Türk kanalında canlı yayına katılan Deprem Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, Türkiye’nin deprem potansiyeli hakkında önemli bilgiler paylaştı. Pampal, Ankara’da hafif hissedilen depremin, Konya’da yaşanmasının ardından Ankara’ya güçlü bir etki yapmayacağını belirtti.
Pampal, ayrıca, “Bölgede olmayacak iş değil” diyerek, Konya çevresinde de daha önce çeşitli depremlerin yaşandığını hatırlattı. Özellikle, daha önce Cihanbeyli civarında 4.5 büyüklüğünde bir depremin meydana geldiğini vurguladı. Konya’nın içinden geçen fay sistemlerinin de önemli olduğunu belirtirken, Afyon ve Akşehir bölgelerini kapsayan bir fay zonunun varlığından söz etti. Bu zon, Simav fayının bir devamı olarak tanımlanıyor.
Prof. Dr. Pampal’ın açıklamalarında dikkat çeken bir diğer husus ise, bu depremlerin nedeninin sadece Simav ve Gediz bölgelerindeki faylar olmadığını, ayrıca Afyon-Akşehir graben sistemi gibi birçok aktif fay hattının da bulunmasıydı. Pampal, bu büyüklükte depremleri üretebilecek çok sayıda fay olduğunu ifade ederek, bunlardan birinin de Cihanbeyli fayı olduğunu aktardı.
Bu depremin kimseyi şaşırtmadığını dile getiren Pampal, güncel dönemde meydana gelen depremlerin artış gösterdiğini ve daha büyük depremlerin de mümkün olduğunu sözlerine ekledi. Özellikle Konya’nın içinden geçen uzun fay hatlarının, 7 büyüklüğüne kadar deprem üretebilecek kapasiteleri olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Süleyman Pampal’ın belirttiği gibi, deprem riski Türkiye’nin pek çok bölgesinde sürekli bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle, Konya ve çevresindeki faylar üzerine yapılacak detaylı incelemeler ve hazırlıkların yapılması büyük bir önem taşımaktadır. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi ve bu konuda önleyici adımlar atması gerekmektedir. Prof. Pampal’ın uyarıları, bu bağlamda dikkate alınması gereken kritik noktaları işaret etmektedir.
Özellikle Simav ve çevresindeki fayların durumu konusunda yapılacak bilimsel çalışmalar, ileride meydana gelebilecek olası büyük depremlerin önceden tahmin edilmesine yardımcı olabilir. Önceki depremler ve güncel durum göz önünde bulundurularak, gerekli önlemlerin zamanında alınması, bu bölgelerde yaşayanların güvenliği için son derece önemlidir. Daha büyük depremlerin potansiyeli, konunun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin depremselliği ile ilgili yürütülen bilimsel çalışmalara ve uzmanların belirttiği uyarılara kulak vermek, hem yaşanan bu tür olayların etkilerini azaltmak hem de toplumun güvenliğini sağlamak açısından hayati önem taşımaktadır.
