Almanya’daki Göttingen Üniversitesi Tıp Merkezi’nden bilim insanları, yenilikçi bir tedavi yöntemi üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. İlk olarak, kalp yetmezliği yaşayan maymunlar üzerinde uygulanan bu tedavi, 2021 yılında 46 yaşında bir kadın hastaya da başarıyla uygulanmıştır. Bu süreçte, hastanın kalp krizi sonrasında meydana gelen kalp yetmezliği durumu dikkate alınarak, kalbin dış yüzeyine 400 milyon hücreden oluşan 10 adet kas dokusu yerleştirilmiştir.
Hastanın durumu, tedavi sonrasında 3 ay boyunca stabil kalmış ve araştırmacılar, bu süre zarfında kas yamalarının kalbe bağlı damarlar oluşturarak kalbin pompalama işlevine güvenli bir şekilde destek verdiğini gözlemlemiştir. Bilim insanları, kas dokularının göğüsteki küçük bir kesi ile kalbin yüzeyine dikildiğini açıkça belirtmişlerdir. Bu yöntem, kalp nakli ihtiyacını tamamen ortadan kaldırmayı amaçlamamakta, daha ziyade kalp nakli bekleyen hastalara yardımcı olmayı hedeflemektedir.
Bu tedavi yönteminin başarı ile sonuçlandığı gözlemlendikten sonra, aynı tedavi 14 hastaya daha uygulanmış; araştırmacılar, bu yeni yöntemle daha fazla hastayı tedavi etmeyi hedeflemişlerdir. Elde edilen sonuçlar, prestijli bilimsel dergi “Nature”da yayımlanmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre, kalp hastalıkları dünya genelinde en yaygın ölüm nedenlerinden biridir. Bu bağlamda, erken teşhis ve tedavi yöntemleri büyük bir önem taşımaktadır. Uzun yıllardır kök hücrelerini veya kök hücreden üretilen kas dokularını kalbe yerleştirme konusunda çeşitli deneyler gerçekleştiren bilim insanları, bu süreçte bazı zorluklarla karşılaşmışlardır. Bu zorluklar arasında düzensiz kalp ritmi, tümör oluşumu ve bağışıklık sistemi tarafından dokuların reddedilmesi gibi engeller bulunmaktadır.
Tüm bu çalışmalar, bilim insanlarının kalp hastalıkları tedavisinde yeni ve etkili yöntemler geliştirme konusundaki kararlılığını göstermektedir. Geliştirilen bu yenilikçi tedavi sayesinde, ilerleyen dönemde kalp hastalıkları ile mücadelede daha etkili sonuçlar alınması beklenmektedir. Bu araştırmaların, kalp hastalıkları ile mücadelede önemli bir dönüm noktası olacağı düşünülmektedir.