İsviçre Federal Adalet ve Polis Bakanlığı’nın Federal Adalet Ofisi İletişim Sorumlusu Ingrid Ryser, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkardığı tutuklama emrinin ardından, İsviçre’nin bu kişileri ülkeye girmeleri durumunda tutuklamakla yükümlü olduğunu dile getirdi. Ryser ve İsviçre Dışişleri Bakanlığı Medya Başkan Yardımcısı Valentin Clivaz, Anadolu Ajansı (AA) muhabirinin, UCM’nin Netanyahu ve Gallant için savaş suçları nedeniyle tutuklama emri çıkardığını açıklamasının ardından gelen sorularına yazılı bir yanıt verdiler.
Ryser, 2001 yılında Roma Statüsü’nü onaylayan İsviçre’nin, UCM’yi ve onun bağımsızlığını desteklediğini belirtti. UCM, 21 Kasım 2024 tarihi itibarıyla İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant’ı, Gazze ve diğer Filistin topraklarında işlenen savaş suçlarından dolayı yargılamak için tutuklama emri çıkardığını açıkladı. Bu karar, UCM’nin yargı yetkisiyle ilgili geçen haftalarda mahkemenin yaptığı değerlendirmelerin sonucunu da içeriyor.
İsviçre’nin Roma Statüsü’ne taraf olması dolayısıyla, UCM ile işbirliği yapmak zorunda olduğunu vurgulayan Ryser, “İsviçre, UCM’nin buna uygun bir tutuklama emri ya da buna dayalı bir tutuklama talebi çıkarması ve işlem başlatması durumunda Benjamin Netanyahu ve diğer sanıkları tutuklamakla yükümlüdür.”ifadelerini kullandı. Bu bağlamda, bu tutuklama işlemlerinin detayları ve nasıl gerçekleştirileceği ise dikkatle izlenmektedir.
Clivaz da yaptığı açıklamada, İsviçre’nin UCM’nin verdiği kararları dikkate aldığını belirterek, ülkelerinin UCM’nin bağımsızlığına saygı gösterdiğini fakat bu kararlarla ilgili olarak herhangi bir yorumda bulunmadıklarını ifade etti. UCM, İsrail’in mahkemenin yargı yetkisine yönelik itirazlarını da reddedip, bu tür suçlar üzerinde yargı yetkisi bulunduğuna hükmetti.
UCM’nin kararının ardından, İsviçre’deki hukuki süreçlerin nasıl ilerleyeceği, Netanyahu ve Gallant’ın uluslararası alanda bulundukları pozisyonlar ve ülkelerinin nasıl bir tutum alacağı merak konusu olmaya devam ediyor. UCM’nin bu tür kararlarının, diğer ülkelerdeki yargı süreçleri üzerinde de nasıl bir etkisi olacağı, beraberinde tartışmalara yol açabilir. Böylece, uluslararası adalet anlayışının güvenilirliği ve işleyişi bir defa daha sorgulanır hale gelmektedir.