Wall Street Journal (WSJ) tarafından yayımlanan bir habere göre, bazı İsrailli yetkililer, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile İran arasındaki müzakerelere dair yeni iddialarda bulundular. Özellikle, bu müzakerelerin olası sonuçları ve İsrail’in bu süreçteki rolü merak konusu oldu. İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi’nin eski kıdemli direktörü olan Avner Golov, ABD Başkanı Donald Trump’ın bir anlaşma arayışında olduğunu, ancak İran’ın bu süreçte zaman kazanacağını düşündüğünü belirtti. Golov’a göre, müzakerelerin sıfır zenginleştirme ilkesine uygun bir sonuçla sona ermeyeceğinden endişe duyulmakta.
Tel Aviv merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün (INSS) kıdemli araştırmacısı Raz Zimmt, İsrail’in ABD’nin onayı olmadan askeri bir seçeneğe yönelmeyeceğini dile getirerek, mevcut anlaşmanın yetersiz kalma ihtimaline dikkat çekti. Zimmt, bu durumun nükleer sorunun derinlemesine ele alınması için bir başka fırsatın kaybedilmesine yol açabileceği konusunda endişelerini paylaştı. Diğer yandan, ismini açıklamak istemeyen bir ABD’li üst düzey yetkili, Washington’un İran’a yönelik bir “ön protokol” hazırlığında olduğunu, bu protokolün uranyum zenginleştirmenin durdurulmasını kapsayabileceğini belirtti.
Yetkili, müzakerelerin nasıl yürütüleceği konusunda İsrail ile görüş ayrılıkları yaşandığını ifade ederek, eğer İran anlaşmaya yanaşmazsa, ABD’nin yaklaşımının değişebileceğini vurguladı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun sıkı bir danışmanı olarak bilinen eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Yaakov Amidror ise, İsrail’in bu anlaşma sürecinde bağımsız hareket etme zorunluluğuna dikkat çekti. Amidror, “Eğer sonuçta kötü bir anlaşma olursa, ABD karşı çıksa bile İsrail, İran’ın nükleer programını yok etmek için kinetik güç kullanmalıdır.” diyerek, askeri müdahale olasılıkları üzerinde durdu.
İsrailli yetkililer ve uzmanlar ise, olası bir askeri müdahalenin İran’ın nükleer programını yalnızca geciktirebileceğini, Tahran yönetiminin programdan vazgeçmesi için uzun dönemli çabalar gerekeceğine dikkat çekti. Uzmanlar, bu tür bir müdahalenin birden fazla askeri çatışmayı da beraberinde getirebileceğini savundu. Öte yandan, İran ile ABD arasındaki nükleer müzakere sürecinde, Tahran’ın uranyum zenginleştirme konusu, iki ülke arasındaki en temel anlaşmazlık noktası olmaya devam ediyor.
İran, nükleer programını atom bombası üretmesine engel olacak şekilde kısıtlama talepleri karşılığında yaptırımların kaldırılmasını istiyor. ABD temsilcileri ise Tahran’ın düşük düzeyde uranyum zenginleştirme taleplerine, son zamanlarda her düzeyde uranyum zenginleştirme işleminin durdurulmasını talep ederek yanıt vermekte. ABD Başkanı Donald Trump, 26 Mayıs’ta İran ile nükleer müzakerelerde önemli ilerlemler kaydedildiğini ve yakın zamanda olumlu haberler gelebileceğini ifade etmişti.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ise müzakerelerin başarısız olma ihtimaline ilişkin yaptığı açıklamada, “Sorunları çözebileceğimize inanmalıyız. Bizimle müzakere etmezler ve yaptırım uygularlarsa açlıktan ölecek değiliz. Yüzlerce yol var.” diye belirtti. Bu ifadeler, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin gidişatını ve müzakere sürecine dair belirsizlikleri ortaya koymaktadır.