İsrail ordusu, yazılı bir açıklama yaparak Dahiye bölgesinde Hizbullah’a ait insansız hava aracı (İHA) üretim tesislerine yönelik hava saldırıları düzenlediğini bildirdi. Bu girişim, İsrail’in Lübnan’daki askeri faaliyetleri ve Hizbullah ile olan uzun süredir devam eden çatışmanın bir parçası olarak değerlendiriliyor.
İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, sosyal medya aracılığıyla yaptığı paylaşımda, başkent Beyrut’un güneyinde bulunan Hades, Hureyk ve Burc el-Baracine bölgelerinde hedef alınan dört ayrı binanın yerini gösteren bir harita paylaştı. Bu binaların Hizbullah tarafından kullanıldığı iddia edildi. Adraee, bu bölgelerdeki binaların çevresindeki alanın “tahliye edilmesi” gerektiğini de belirtti. Bu tür açıklamalar, İsrail’in Lübnan’daki tehditlere karşı alacağı askeri önlemler konusunda kamuoyunu bilgilendirme amacını taşıyor.
Öte yandan, İsrail ve Lübnan arasında 27 Kasım 2024 tarihinde gerçekleştirilen ateşkes anlaşması, iki taraf arasındaki gerilimi azaltmayı amaçlamıştı. Ancak, bu anlaşmaya rağmen, İsrail sık sık hava saldırıları ve diğer askeri operasyonlar ile bu ateşkesi ihlal etmeye devam etmektedir. Ateşkes sürecinin bu şekilde ihlal edilmesi, bölgedeki istikrarı tehdit eden bir durum oluşturmakta ve her iki tarafı da karşılıklı olarak daha fazla gerginliğe sürüklemektedir.
Dahiye bölgesindeki bu saldırılar, yalnızca askeri bir tehdit olarak değil, aynı zamanda sivil yaşam üzerinde olumsuz etkiler yaratma potansiyeline sahip. Lauton Yüksel bir güvenlik uzmanı, bu tip hava saldırılarının sivil yerleşimlere de zarar verebileceğini, aynı zamanda halk arasında panik ve korku yaratabileceğini ifade etti. İsrail’in, Hizbullah’a karşı sürdürdüğü bu tür askeri operasyonlar, sivil halkın yaşadığı bölgelerdeki altyapıya da zarar verme riski taşımaktadır.
Uzmanlar, özellikle Hizbullah gibi grupların varlığına sahip olan ülkelerde, askeri çatışmaların arka planda sivil kayıpları ve insani krizleri artırdığını belirtiyorlar. Dolayısıyla, bu tür hava saldırılarının sadece askeri hedeflerle sınırlı kalmadığı, aynı zamanda sivil halk için ciddi sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarıda bulunuyorlar. Bu bağlamda, bölgede kalıcı bir barış tesis edilmesi için daha kapsamlı diplomatik çabaların gerekliliği vurgulanmakta.