İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun talimatıyla oluşturulan Nagel Komitesi, Tel Aviv yönetimine sunduğu raporda Türkiye ile olası bir savaşa hazırlıklı olunması gerektiğini ifade etti. Raporda, Türkiye’nin Osmanlı dönemindeki nüfuzunu yeniden kazanma anlayışı doğrultusunda hareket ettiği ve bunun İsrail ile olan gerilimi artırabileceği iddia edildi. Bu bağlamda, Türkiye’nin Suriye’deki muhalif gruplarla işbirliği yaparak İsrail’in güvenliğine yönelik yeni bir tehdit oluşturma riski taşıdığı vurgulandı. Raporda, Suriye kaynaklı tehditlerin İran tehdidinden daha tehlikeli hale gelebileceği belirtildi.
Jerusalem Post gazetesinde yer alan habere göre, raporda yapılması gereken önlemler arasında savunma bütçesinin artırılması ve yeni askeri ekipmanların alınması önerileri yer aldı. Ayrıca, Ürdün Vadisi’nde tahkim edilmiş bir güvenlik bariyeri inşa edilmesi gerektiği de vurgulandı. Bunun yanı sıra, Batı Şeria’daki gelişmeler de dikkat çekici bir hal alıyor. İsrail’in çok sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Gazze’deki yıkımın benzerinin Batı Şeria’da da gerçekleştirilmesini talep etti.
Batı Şeria’da durum giderek kötüleşiyor; çeşitli kentlerdeki baskınlarda 20 Filistinli gözaltına alınırken, bir okulda düzenlenen saldırıda 3 öğrenci yaralandı. Filistin Kurtuluş Örgütü, İsrail ordusunun 2024 yılında Batı Şeria’da 16,612 ihlal gerçekleştirdiğini bildirdi. Özellikle, Tulkerim kentinde yapılan saldırılarda 8 Filistinlinin hayatını kaybettiği belirtildi. Dr. Fatma Yeşilkuş, İsrail’in Filistin’e yönelik katliamını karmaşık bir şekilde derinleştirdiğini belirterek, süregelen gerginliğin daha da kötüleşebileceği uyarısında bulundu.
İsrail’in yayılmacı politikaları doğrultusunda, Batı Şeria’daki baskınlar ve insan hakları ihlalleri de artırarak, uluslararası hukukun ciddi ihlalleri olarak değerlendirilmektedir. Dr. Yeşilkuş’a göre, barışın sağlanması için iki devletli bir çözümün hayata geçirilmesi zor görünüyor. Bunun yanı sıra, ABD’nin koşulsuz destek politikası da İsrail’in baskıcı uygulamalarını meşrulaştırmakta ve süreci daha da zorlaştırmaktadır.
Geçmiş dönemde yaşanan olaylar ışığında, akademisyenler, Türkiye’nin bölgesel güç olarak karşılaştığı tehditlere karşı duruşunun önemini vurguladı. Dr. Ufuk Necat Taşçı, İsrail hükümetinin iç politikadaki karışıklıklar nedeniyle yeni çatışmalar arayışında olduğunu dile getirdi. Bunun yanı sıra, Netanyahu hükümetinin savaşın eşiğinde olduğu ve uluslararası toplum karşısında artık ciddi bir inandırıcılık kaybı yaşadığı ifade edildi.
Dr. Yeşilkuş, İsrail’in Türkiye’yi bir düşman olarak göstermeye çalıştığını ve bu durumun, her iki ülke arasındaki sorunları daha da derinleştirebileceğini belirtti. Türkiye’nin bağımsız dış politikası, bölgedeki birçok aktörü rahatsız ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin de dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, “İsrail yönetiminin gözünü Türkiye’nin topraklarına dikeceği” uyarısında bulunmuştu.
Son olarak, Türkiye’nin askeri gücünün yanı sıra haklı mücadelesinin de önem taşıdığı, bu tür raporlara karşı hazırlıklı olunması gerektiği vurgulandı. Dr. Taşçı, yeni yönetimin, Türkiye ile olan ilişkiler ve bu bağlamda uluslararası dinamikler karşısında dikkatli olunması gerektiğini belirtti. Unutulmaması gereken en önemli nokta ise, İsrail’in ve diğer aktörlerin yarattığı tehditlerle mücadele için ortak bir dayanışmanın şart olduğu; aksi takdirde, bölgede istikrarın sağlanmasının zor olacağıdır.