İsrail Dışişleri Bakanlığı, X hesabı üzerinden yapılan açıklamada Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, İsrail’in Gazze’de yarattığı insani krize dair sözlerinin yanlış olduğunu öne sürdü. Bu durumda, İsrail, Macron’u “Yahudi Devleti İsrail’e karşı bir Haçlı seferi düzenlemekle” itham etti. İsrail Dışişleri Bakanlığı, Gazze’ye yönelik ablukaların olmadığını ve ülkesinin yardım girişimlerini kolaylaştırdığını iddia etti.
Bu açıklamada, ABD-İsrail iş birliğiyle yürütülen Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın faaliyetleri övüldü ve 900 tır yardımın Gazze’ye giriş yaptığını ileri sürdü. Ancak, Birleşmiş Milletler’e (BM) ait yardımların hala beklemede olduğunu belirtmekle birlikte, bu durum bakanlığın bu yardımların dağıtılmadığını kabul etmesi anlamına geliyor. İsrail’in böyle bir açıklama yapması, uluslararası alanda eleştirilerin artmasına yol açtı.
“AHLAKİ BİR GÖREV”
Fransa’nın Hamas’a karşı daha sert önlemler alması gerektiği belirtilirken, Macron’un Filistin devleti kurulmasına dair çabalarından da bahsedildi. Macron’un, bu devletin milli gününün 7 Ekim olması gerektiğini vurguladığı ileri sürüldü. Fransa Cumhurbaşkanı, daha önceki açıklamalarında ülkesinin Filistin’i tanıyabileceği mesajını vermişti. Bugün Singapur’da yaptığı açıklamada ise, Filistin devletinin tanınmasının “ahlaki bir görev” olduğunu ifade etti.
Macron, gelecekte İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki insani duruma uygun bir çözüm sunmaması durumunda, bu ülkeye karşı daha sert bir ortak tutum sergilemeleri gerektiğinin altını çizdi. Bu yaklaşım, Fransa’nın, bölgedeki insanî krizin ciddiyetini göz önüne aldığı anlamına geliyor ve uluslararası diplomasi açısından önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak, Fransa ve İsrail arasındaki bu çatışmalar, bölgedeki insani durumun daha fazla derinleşmemesi için uluslararası toplumun dikkatini çekiyor. Macron’un Filistin devleti üzerine vurgu yapması ve bu konuda Fransa’nın aktif bir rol alması, uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcını müjdeleyebilir. Ancak, İsrail’in Gazze’ye yönelik tutumu ve bu konudaki açıklamaları, bölgedeki gerginliğin artmasına neden olabilir. Bu süreçte, her iki tarafın da atacağı adımlar, Ortadoğu’da kalıcı barışın sağlanması açısından kritik öneme sahip olacaktır.
