Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) almış olduğu yeni kararlar, finansal piyasalarda önemli değişikliklere yol açtı. Bu düzenlemeler, sektöre ve ekonomiye olan etkileriyle birlikte dikkat çekmektedir. İlgili kararlar, 31 Temmuz 2025 tarihine kadar geçerli olacak şekilde gerçekleştirildi.
Yeni düzenlemelere göre, ihracat bedeli satış zorunluluğu %35’e çıkarıldı. Bu durum, ihracatçıları ve döviz kazandırıcı faaliyetleri desteklemek amacıyla yapılmış bir adım olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, döviz dönüşüm desteğinin de %3’e yükseltilmesi, bir diğer önemli değişiklik olarak karşımıza çıkıyor. Bu iki madde, döviz girişlerini artırmayı ve bu sayede Türkiye’nin döviz rezervlerini güçlendirmeyi hedefliyor.
TCMB tarafından yapılan zorunlu karşılık uygulaması değişiklikleri ile birlikte, tüzel kişi mevduat için Türk Lirası (TL) payı hedefi yeniden devreye alındı. Bu durum, bankaların TL cinsinden mevduat biriktirmelerini teşvik etmek için gerçekleştirilen bir düzenlemedir. Zorunlu karşılık oranlarının artırılması, yabancı para mevduat ve yurtiçi yerleşiklerle yapılan yabancı para cinsinden repo işlemlerinde de geçerli oldu. Böylece, bankaların elinde bulundurması gereken zorunlu karşılıkların artırılması, TL’nin bankacılık sistemindeki payının arttırılmasına yönelik bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Son dönemlerde, yabancı para mevduat artışının çoğunlukla ticari mevduat kaynaklı olduğu gözlemlenmiştir. Alınan yeni önlemlerle birlikte, daha fazla Türk Lirası mevduatına geçiş yapılması ve bu şekilde bankacılık sisteminde TL’nin payının artması beklenmektedir. Bu durum, uzun vadede döviz talebini azaltmayı ve TL’nin değer kazanmasını sağlayabilir.
Bankacılık sektörü üzerinde yaratacağı etkiler bakımından inceleyecek olursak, ticari kuruluşlar için döviz cinsinden mevduat yapma isteği azalırken, Türk Lirası cinsinden mevduatın artması teşvik edilecektir. Bu durum, bankaların faiz oranları üzerinden de kendini göstermeye başlayabilir. TL mevduatına olan talebin artması, bankaların daha fazla fon yaratma imkanı bulmasıyla sonuçlanabilir. Böylece bankalar, kredi verme konusunda daha aktif rol alabilecekleri bir ortam elde etmiş olacaklar.
Sonuç olarak, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TCMB’nin almış olduğu kararlar, döviz rezervlerinin artırılması ve Türk Lirası’nın güçlendirilmesine yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. İhracat bedeli satış zorunluluğundaki artış ve döviz dönüşüm desteğinin artırılması gibi önlemler, ekonomik istikrarı sağlamak için gerekli görülmektedir. Bu değişikliklerin uygulanma süreci, bankacılık sisteminin dinamikleri ve piyasa aktörleri üzerinde nasıl bir etki yaratacağını ilerleyen günlerde daha iyi gözlemleyeceğiz.