İran’ın önde gelen dini liderlerinden Ali Hamaney, başkent Tahran’da Hava Kuvvetleri personeliyle gerçekleştirdiği bir toplantıda önemli açıklamalarda bulundu. Hamaney, özellikle ABD ile aralarındaki nükleer müzakere sürecine dair değerlendirmelerde bulundu. ABD’nin nükleer müzakerelerinin, İran’ın mevcut sorunlarını çözümlemede etkili olmadığına vurgu yapan Hamaney, “Bazıları, müzakere masasına otursak sorunlarımızın çözüleceğini iddia ediyor. Ancak bu doğru bir yaklaşım değil.” dedi.
Hamaney, İran’ın müzakerelere açık olduğunu ifade etmesine rağmen, ABD’nin geçmişte müzakere edilen nükleer anlaşmadan geri çekildiğini hatırlatarak, bu durumun müzakerelerin ciddiyetini sorgulattığını belirtti. “Böyle bir hükümetle nükleer müzakere yapmak ne akıllıca ne de onurlu bir davranıştır.” şeklinde konuşarak, ABD’nin güvenilirliğine dair ciddi bir eleştiride bulundu.
Toplantıda ayrıca Hamaney, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile ilgili söylemlerine de değindi. “Bizi tehdit ederlerse biz de onları tehdit ederiz; eğer sağlam bir tehditte bulunurlarsa, karşılık vermekten çekinmeyeceğiz. Milletimizin güvenliğine yönelik bir saldırı olduğu takdirde, tereddüt etmeden karşılık verme hakkımızı kullanırız.” ifadeleri, Hamaney’in İran’ın savunma politikası üzerine yaptığı vurguları yansıttı.
Özellikle son dönemde İran yönetiminden gelen mesajlar, ülkenin ABD ile nükleer müzakerelere yeniden açık olduğu yönünde. Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi gibi üst düzey yetkililer, yaptırımların kaldırılması amacıyla müzakerelerin olumlu bir şekilde tekrar gündeme gelebileceğinin sinyallerini veriyorlar. Ancak, bu açıklamalar büyük ölçüde ABD’nin tutumuna bağlı olarak şekilleniyor.
ABD’nin dış politikasıyla tanınan Donald Trump ise, İran ile nükleer anlaşmanın yeniden sağlanabileceği ihtimalinin varlığını düşündürerek, bu konudaki tutumunu zaman zaman yumuşatıyor. Ancak, aynı zamanda ülkesinin İran’a uyguladığı ağır yaptırımların mimarı olarak, bu durumu oldukça dikkatli bir şekilde yönetiyor. İran’ın iç politikasındaki bu çelişkili durum, her iki tarafın da müzakereleri nasıl şekillendireceği konusunda net bir tablo çizmiyor.
Sonuç olarak, İran’ın nükleer müzakerelere yaklaşımı, ülkedeki mevcut yöneticilerin mesajları ve uluslararası düzeydeki ilişkilere bağlı olarak devam etmekte. Hamaney’in açıklamaları, İran’ın kendi güvenliğini ön planda tutarak, diplomatik ilişkilerini yeniden değerlendirme isteği ve ulusal onuruna zarar vermeden bu süreçte ilerlemeye çalıştığını göstermektedir. Ancak, müzakerelerin ilerleyip ilerlemeyeceği, büyük ölçüde ABD’nin politikalarına ve yaklaşımına bağlı kalmaya devam edecektir.