Hamas, 2023 yılında yaptığı yazılı bir açıklamada, işgal altındaki Gazze’de insani krizin giderek derinleştiğine dikkat çekti. Açıklamada, “Her geçen gün daha da kötüleşen insani trajedi karşısında işgalci İsrail’in yardımları engellemesi, ilaca, gıda ve suya erişimi kısıtlaması nedeniyle Gazze’de 2 milyondan fazla Filistinli açlık ve susuzluktan ölme riskiyle karşı karşıya.” ifadelerine yer verildi. Bu durum, bölgedeki insani koşulların kritik bir seviyeye ulaştığını gösteriyor.
Ayrıca, İsrail’in Gazze halkına karşı gıda, ilaç ve suyu bir silah olarak kullandığı vurgusu yapıldı. Açıklamada, “Gazze Şeridi’nde çocuklar açlıktan ölüyor, aileler kıtlıktan parçalanıyor ve insan yaşamının en temel gereksinimlerinden mahrum kalıyorlar.” şeklinde ifadeler kullanıldı. Bu ağır durumu sergileyen kavramlar, Gazze’deki yaşam koşullarının ne denli zor hale geldiğini ortaya koyuyor.
GAZZE’DE AÇLIK KRİTİK SEVİYELERE ULAŞTI
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, 10 Kasım 2023 tarihinde yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun bir aydan uzun süredir kuşatma altında tuttuğu Gazze’nin kuzeyinde kıtlık yaşanabileceğine dair uyarıda bulundu. Lazzarini, “Açlık İsrail devleti tarafından silah olarak kullanılıyor.” diyerek, uluslararası kamuoyuna ağır bir mesaj verdi.
UNRWA’nın X sosyal medya platformunda 27 Kasım 2023 tarihinde yaptığı bir diğer açıklamada, “Gazze’de açlık kritik seviyelere ulaştı. İnsanlar, haftalar öncesinden kalan çöp yığınlarında yiyecek arıyor.” denildi. Ayrıca kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte durumun hızla kötüleşeceği, acil insani yardım olmadan hayatta kalmanın imkansız hale geldiği ifade edildi. Bu açıklamalar, bölgedeki insani felaketin boyutunu gözler önüne seriyor.
Özellikle çocuklar üzerinde biçilen riskler büyüklüğünü sürdürüyor. Gazze’deki temel ihtiyaçların karşılanamaması, ailelerin parçalanmasına ve sosyal yapının çökmesine yol açıyor. Tüm bu olaylar, Gazze halkının büyük bir insani travmayla karşı karşıya kaldığını gözler önüne seriyor.
Uluslararası toplumun dikkatini çeken bu durum, hem hükümetler hem de sivil toplum kuruluşları tarafından ele alınması gereken acil bir konu olarak öne çıkıyor. Gazze’deki insani krizin sona ermesi için gerekli önlemlerin bir an önce alınması büyük önem arz ediyor. Aksi halde, bölgede daha fazla can kaybı ve toplumsal çatışmaların artacağı öngörülüyor. Bu bağlamda, hem yerel hem de uluslararası düzeyde, insani yardımların önünde engellerin kaldırılması ve insanların temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi adına adımlar atılması gerektiği aşikar.
Sonuç olarak, Gazze’deki insani durumun aciliyeti göz önünde bulundurulduğunda, uluslararası toplumun harekete geçmesi artık bir gereklilik haline gelmiştir. Her Cuma artan gerilimlerin ve açlığın boyutunun küçülmesi, insani yardımların zamanında ve yeterli miktarda ulaşabilmesiyle mümkün olacaktır.
