İsviçre’de, 1934 yılında kurulan önemli yayın organlarından biri olan Die Weltwoche’de, Francis Pike imzasıyla “Büyük Erdoğan” başlıklı bir makale yayımlandı. Bu makalede, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güç, din, ekonomi ve dünya siyaseti konularında ustalıkla bir denge sağladığına vurgu yapıldı. Yazar, Erdoğan’ın ülkesinin en büyük yenileyicisi olarak tarihe geçme potansiyeline sahip olduğunu belirtti.
Makalede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 23 yıldır iktidarda olduğu ve bu süre zarfında, Türkiye’nin büyük tarihi liderleri arasında Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Selim ve Mustafa Kemal Atatürk ile anılacağı ifade edildi. Türkiye’nin stratejik konumunun, Asya pazarına açılan bir kanal olduğunu belirtildi. Erdoğan’ın “Türkiye, Avrupa’nın Doğu’ya, Doğu’nun da Avrupa’ya açılan kapısıdır. Avrupa’nın hafife almaması gereken bir bağlantı işlevine sahibiz.” sözlerine yer verildi.
Makalede, Türkiye’nin Avrupa’nın Rusya’ya karşı savunmasında kritik bir rol oynadığına dikkat çekildi. NATO üyesi olan Türkiye’nin, Avrupa ülkeleri arasında en büyük askeri güce sahip olduğu vurgulandı. Bunun yanı sıra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “hafife alınabilecek kolay bir ortak olmadığını” gösterdiği belirtildi. Özellikle, Batılı alternatifler yerine Rus S-400 füze sistemini tercih etmesinin ABD’yi rahatsız ettiği ifade edilse de Batı’nın, Erdoğan’ı kendi tarafında tutmak için temkinli davranması gerektiği kaydedildi. Ayrıca, Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerini güçlü tutma çabasında olduğu ve Erdoğan ile Putin arasındaki dostluğun altı çizildi.
‘ERNODAN, HİÇBİR TARAFI ÖTEKİLEŞTİRMEME KONUSUNDA USTACA BİR YETENEĞE SAHİP’
Makalede, Erdoğan’ın bazıları tarafından “neo-Osmanlı” olarak adlandırılan bir stratejiyle Türkiye’nin nüfuzunu genişlettiği belirtildi. Bu strateji, Türkiye’nin Balkanlar’daki eski Osmanlı topraklarıyla dostane ilişkiler kurmasına yardımcı oldu. Ayrıca, doğudaki Türk diasporasının da göz ardı edilmemesi gerektiği ifade edildi. Türkiye’nin jeopolitik öneminin arttığı, bu nedenle tüm büyük güçlerin onunla iyi ilişkiler kurmaya özen gösterdiği vurgulandı. Yazar, Erdoğan’ın bu ilişkileri ustalıkla yönettiğini ve hiçbir tarafı ötekileştirmeme konusunda büyük bir yetenek sergilediğini belirtti.
Makalede Türkiye’deki ekonomik gelişmelere de dikkat çekildi. 2002 yılında 12,5 milyon olan turist sayısının 2024 yılında 62,2 milyona çıkmasının mümkün kılacak altyapının Erdoğan döneminde inşa edildiği belirtildi. Ayrıca, 2014 yılında yapımına başlanan İstanbul Havalimanı’nın, 4 yıl içinde açıldığı ve Avrupa’nın en yoğun ikinci havalimanı haline geldiği ifade edildi. Türk Hava Yolları’nın da büyüme gösterdiği ve şu anda hem gelir açısından dünyanın en büyük onuncu havayolu şirketi olduğu, hem de 6,9 milyar dolarlık net karıyla en karlı havayolu şirketi olduğu kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde elde edilen ekonomik başarıların göz ardı edilemeyeceği vurgulandı. 2002’de iktidara geldiğinde kişi başına düşen Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın 3 bin 583 dolar olduğu, bunun günümüzde 16 bin 876 dolara yükseldiği aktarıldı. Bu dönemde Avrupa Birliği ülkelerindeki kişi başına düşen milli gelirin sadece iki katına çıktığına dikkat çekildi. Türkiye, AB ülkeleriyle kıyaslandığında Hollanda’nın hemen arkasında ve İsviçre’nin önünde 7. büyük ekonomi konumuna geldi. Uluslararası Para Fonu (IMF), 2025 için yüzde 3,1 oranında bir ekonomik büyüme beklediğini belirtti. Bu büyümenin devam etmesi durumunda Erdoğan’ın 2028’de yeniden seçilme umutlarının artacağı yönünde değerlendirmeler