İsrail’de Maccabi Sağlık Hizmetlerinde doktor olarak çalışan Sabo Amos, X hesabından yaptığı bir paylaşımda, Gazze Şeridi’nde yaşanan sivil kayıplara ilişkin çarpıcı ifadelerde bulundu. Amos’un, yedek askeri cerrah olarak görev yaptığı dönemde, taburunun Filistinlilere yönelik gerçekleştirdiği saldırıları övmesi ve bu tür saldırılara “önleyici tıp çerçevesinde” katılmak istemesi oldukça tartışmalara yol açtı. Bu paylaşımlar, doktor etik kurallarının ihlali olarak değerlendirilirken Amos, bir doktor olarak ilgili saldırılara katılmayı arzuladığını beyan etti.
Amos’un paylaşımında, bir meslektaşının “halk sağlığı” açısından Gazze Şeridi’ndeki saldırılara katılmasını savunduğunu aktarması dikkat çekici. Özellikle Amos’un “hamam böceklerini ve diğer iğrenç haşereleri yok etmekten” bahsetmesi, ırkçı bir bakış açısının başarılı bir örneği olarak değerlendirildi. Bu tür ifadeler, toplumda ciddi bir infial yaratırken, Amos’un bu yorumları birçok kişi tarafından tepkiyle karşılandı.
Durumun daha da ilginç bir hal alması, Amos’un bu paylaşımını daha sonra silmiş olmasıdır. Bunun yanı sıra, aynı gün içinde, Gazze’nin kuzeyinde bir camiye yapılan baskına dair bir fotoğraf paylaşarak, belirli dini ritüellerin yerine getirildiği anları Türkiye’deki sosyal medya platformlarında gündeme getirmesi, olayın ciddiyetini daha da artırdı. Bu durum, sosyal medyada çeşitli yorum ve tartışmalara sebep oldu.
Son veriler doğrultusunda, İsrail’in Gazze’ye karşı düzenlediği saldırılarda, 20 aylık süreçte 53 binin üzerinde Filistinli yaşamını yitirmiş, yaralı sayısı ise 121 bini aşmış durumda. Bu ölümler, sosyal medya üzerinde gündem olurken, İsrailli siyasetçiler ve kamuoyu kanaat önderleri, “Gazze’de masum sivil yok” gibi nefret söylemleri geliştirmekte. Bu söylemler, Filistinlilere karşı var olan düşmanlık ve ırkçı bakış açısını derinleştiren bir etki oluşturdu.
Uzmanlar, İsrail’de Filistinlilere yönelik artan ırkçı ve soykırım söylemlerine dikkat çekerek, bu durumun tehlikeli sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Yıldan yıla artış gösteren bu söylemler, yalnızca sosyal medyada değil, toplumsal olanaklar ve sağlık alanında da ciddiyetini yitirmeden gündemde kalmaya devam ediyor. Bu tür bir düşünce yapısının, sağlık mesleğinin etik kuralları ile bağdaşmadığı tüm camialar tarafından kabul edilmekte.
Bütün bu olaylar, savaş ve çatışmaların getirdiği ağır sonuçları bir kez daha gözler önüne sererken, etik değerlerin ön planda tutulması ve sağlık mesleğinin imajının korunması gerektiğini vurguluyor. Bu tür yapılanmalar, yalnızca bir bölgedeki insanları değil, uluslararası sağlık camiasını da derinden etkilemekte. Dolayısıyla, bu tür paylaşımlar ve yaklaşımlar, uzun vadede tüm dünya için sorunlar teşkil edebilir.