İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında, İstanbul Adliyesi’nde savcılık işlemleri tamamlanan yedi şüpheli, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” ile “resmi belgede sahtecilik” suçlarından tutuklanma talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edilmiştir. Bu süreç, İstanbul’un önemli belediyelerinde görev yapan bazı yüksek profilli isimlerin yargılanma sürecini içermektedir.
Nöbetçi hakimlik, halihazırda Avcılar Belediye Başkan Yardımcısı olarak görev yapan, daha önce Beşiktaş Kültür ve Sosyal İşleri Müdürü olarak görev yapmış olan Mehmet Mandacı’nın yanı sıra, mevcut Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Rıza Can Özdemir ve Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Alican Abacı’nın babası olan İsmet Abacı’nın tutuklanmasına karar vermiştir. Bu durum, Türkiye’nin yerel yönetimlerinde yaşanan önemli bir yolsuzluk skandalının ifşasıyla ilgilidir.
Öte yandan, Beşiktaş Belediyesi çalışanları olan Görkem Kızılkaynak, İsmail Yalçın ve Şazime Sena Çelik ile bir firma sahibi olan Hakan Ateş, yurt dışına çıkış yasağı ve imza atma şartıyla serbest bırakılmıştır. Bu adli kontrol şartları, şüphelilerin yurt dışına kaçışının önlenmesi amacıyla getirilmiştir.
SORUŞTURMA
Başsavcılık tarafından gerçekleştirilen bu soruşturma, Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Alican Abacı, Avcılar Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Mandacı ve Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Rıza Can Özdemir’in, yeterlilikleri bulunmayan paravan bir firma üzerinden çeşitli ihaleleri aldıkları ve böylece kamuyu zarara uğrattıkları yönünde tespitlerle başlamıştır. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında, iki tutuklu 11 şüpheliden 9’u hakkında “kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından gözaltı kararı verilmiştir.
Bu sıradışı vaka, kamuoyu tarafından yakından takip edilmekte ve yargıda yer alan önemli isimlerin karıştığı bir suç ağına dair endişeleri artırmaktadır. Söz konusu işlemler, halkın güvenini sarsmakta ve yerel yönetimlerin şeffaflık ilkesini sorgulatmaktadır. Ayrıca, bu tür dolandırıcılık eylemlerinin engellenmesi ve faillerin adalet önünde hesap vermeleri için yetkililerin daha etkin önlemler alması gerekmektedir.
Sonuç olarak, İstanbul’daki bu soruşturma, sadece kötü yönetim pratiklerini ortaya çıkarmakla kalmayıp, aynı zamanda yerel yönetimlerin hesap verebilirliğini artıracak bir süreç olarak da değerlendirilebilir. İlgili tarafların yargı sürecinin nasıl gelişeceği ise kamuoyu tarafından merakla beklenmektedir.