Almanya’nın Leibniz Gıda Sistemleri Biyolojisi Enstitüsü’ndeki araştırmacılar, acı tadın gizemlerini çözecek olağanüstü bir keşfe imza attı. Bu çalışmada, acı tadın kaynağını anlamak için Amaropostia stiptica adlı bir mantar türü üzerinde duruldu. Bu mantar, Kuzey Yarımküre’nin sık ormanlarında, özellikle yapraklı ve iğne yapraklı ağaçların üzerinde yetişiyor ve dikkat çekici beyazımsı, pütürlü bir yüzeye sahip.
ACININ KAYNAĞI: AMAROPOSTIA STIPTICA
Araştırma, Amaropostia stiptica üzerinde gerçekleştirildi ve bu mantarın içerdiği üç yeni kimyasal bileşiğin, insan dilindeki acı tat reseptörlerine olan etkileri incelendi. Bu bileşenlerden biri olan oligoporin D, oldukça küçük miktarlarda bile acı tadı tetikleyebiliyor. Yapılan deneylerde, oligoporin D’nin sadece 63 mikrogram/litre seviyesinde acı tat reseptörlerini etkileyebildiği belirlendi. Bu pek çok insan için somut bir örnek oluşturursa, bu kimyasalın bir gramının 106 adet dolu küvette dahi acı hissi yaratabileceği ortaya kondu.
BİYOLOJİK ETKİLERİNE DAİR DÜŞÜNCELER
Leibniz Gıda Sistemleri Biyolojisi Enstitüsü’nden Biyolog Maik Behrens, “Farklı acı bileşen türleri ve bunların etkilediği reseptörler hakkında ne kadar çok veri elde edersek, bu maddelerin vücuttaki etkilerini daha iyi öngörebiliriz,” şeklinde açıklamada bulunarak araştırmanın önemini vurguladı.
Çalışmanın çarpıcı bulgularından biri ise acı tat reseptörlerinin yalnızca dil ile sınırlı olmadığının keşfi oldu. Bu reseptörler, mide, bağırsak, akciğer, kalp ve hatta bazı kan hücreleri gibi farklı organlarda da varlık gösteriyor. Bu durum, araştırmacıların acı tat reseptörlerinin, sindirim, bağışıklık ve hormon salımı gibi önemli fizyolojik süreçlerde rol oynayabileceği fikrini ortaya atmasına neden oldu.
İLGİ ÇEKİCİ BİR FARKINDALIK
Genelde acı tat, bir tehlikenin işareti olarak algılansa da, bu her zaman doğru olmayabilir. Örneğin, ölümcül bir mantar türü olan ölüm şapkası (Amanita phalloides) zehirli olmasına rağmen neredeyse tatsızdır. Buna karşılık, Amaropostia stiptica üzerindeki bileşikler, oldukça acı olmasına rağmen toksik özellikler taşımayabilir. Bu farkındalık, gıda endüstrisi ve sağlık araştırmaları gibi birçok alanda yenilikçi stratejilerin geliştirilmesine olanak tanıyabilir.
Sonuçta, Almanya’daki bu araştırmalar, acı tat üzerine yapılan çalışmalara yeni bir boyut kazandırıyor ve bu alanda daha derinlemesine araştırmalar yapılmasının gerekliliğini ortaya koyuyor. Bilim insanları, acı tat reseptörleri ve bu reseptörler aracılığıyla elde edilen verilerin sağlık ve gıda güvenliği alanında nasıl kullanılabileceğini araştırmaya devam ediyor.