Pentagon’a bağlı Savunma, Güvenlik ve İşbirliği Ajansı tarafından Kongre’ye gönderilen bildirime göre, ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail’e 7,4 milyar dolarlık yeni bir silah satışını onayladı. Bu onay, ABD hükümetinin uluslararası ilişkilerdeki stratejik konumunu ve müttefikleriyle olan askeri işbirliğini yeniden gözler önüne sermekte.
Bu yeni silah satışının detaylarına bakıldığında, ABD yönetimi, İsrail’e 660 milyon dolarlık 3 bin adet AGM-114 Hellfire füzesi ile toplam değeri 6,75 milyar dolar olan bomba, mühimmat, güdüm kitleri, füzeler ve mühimmat desteği ile ilgili ekipmanların satılmasına onay vermiş olduğu bildirilmektedir. Bu durum, bünyesinde barındırdığı farklı materyaller ile İsrail’in savunma kapasitesine büyük katkı sağlayacak.
İsrail’e teslim edilmesi planlanan silahların arasında 2 bin 166 adet küçük çaplı bomba, 2 bin 800 adet genel amaçlı 500 kilogramlık bomba, 13 bin adet Müşterek Doğrudan Saldırı Mühimmatı (JDAM) güdüm kitinin yanı sıra, farklı kategorilerde binlerce bomba ve güdüm kiti yer alıyor. Bu çeşitlilik, İsrail ordusunun bağımsız harekat yeteneklerini önemli ölçüde artıracak.
Bu silah satış onayının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Washington’da bulunduğu döneme denk gelmesi dikkati çekici bir durum. Bu tür dış ilişkilerdeki zamana bağlılık, siyasi bağlamda da önemli bir mesaj içermekte ve ABD’nin İsrail’e olan desteğinin altını çizmektedir. Netanyahu’nun ABD ziyaretinin, ortadoğudaki jeopolitik durumu yönlendirdiği ve ilişkilerin pekişmesine katkı sağladığı düşünülmektedir.
ABD yönetiminin onayladığı bu tür silah satışlarında, Kongre’ye resmi bildirimde bulunulduktan sonra yabancı ülkelere silah satışlarında 15 günlük yasal bir itiraz süresi tanınmaktadır. Bu durum, özellikle NATO üyesi ülkelerle birlikte Güney Kore, Avustralya, Japonya, İsrail ve Yeni Zelanda gibi ülkeler için geçerlidir. Kongre bu süre zarfında, satışın engellenmesine yönelik herhangi bir itirazda bulunmazsa satışın onay süreci tamamlanmış oluyor. Bu mekanizma, ABD’nin uluslararası güvenlik politikalarında demokratik denetim ile askeri işbirliğini dengede tutmaya çalıştığını göstermektedir.
Özetle, ABD’nin İsrail’e yaptığı bu silah satışının arka planında karmaşık bir dış politika dinamiği yatıyor. Bu tür silah anlaşmaları, yalnızca ticari bir ilişkiyi değil, aynı zamanda stratejik bir ortaklığın derinleşmesini ve güçlenmesini de sembolize ediyor. Dolayısıyla, bu satışlar hem bölgedeki askeri dengeleri etkileyebilir hem de uluslararası ilişkilere yeni bir boyut kazandırabilir.