2028 yılında gerçekleşmesi beklenen genel seçimler öncesinde, hem iktidar hem de muhalefet tarafında cumhurbaşkanı adaylığı üzerine tartışmalar başlamışken, CHP’de Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş isimleri öne çıkmaya başladı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, aday olmayacağını duyururken, Yavaş ve İmamoğlu sırasıyla adaylık için olumlu sinyaller vermişti.
İBB Başkanı İmamoğlu’nun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı üzerine yaptığı açıklama ise son günlerde dikkat çekti. Gazeteci İsmail Saymaz, bu konuşmadaki bir detayı öne çıkararak dikkat çekici bir iddiada bulundu.
“İMAMOĞLU CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞINI KAMYONLA DUYURDU”
Saymaz, sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımda “Bugün 29 Ekim konuşmasıyla Ekrem İmamoğlu, cumhurbaşkanı adaylığını açıkça duyurdu” ifadesini kullandı.
“SANCAR: YOLCULUKTA YENİ BİR DÖNEM BAŞLADI”
Gazeteci Altan Sancar da benzer düşüncelerle “Yeni bir yolculuğun ikinci aşamasına girdik” açıklamasında bulundu.
Sancar şöyle ifade etti:
“Ekrem İmamoğlu, 29 Ekim 2024’te Cumhuriyet Bayramı’nda hem cumhurbaşkanı adaylığını duyurdu hem de vizyonunu belirtti.
29 Mayıs 2023 sabahı ‘değişim’ dediğinde ‘İmamoğlu’nun uzun yolculuğu başlıyor’ diye bir tweet atmıştım.
Artık yolculuğun ikinci safhası başladı.”
SEVİNÇ: “DEĞİŞİMİN KAPILARINI ARALADI”
Gazeteci Şaban Sevinç de benzer bir görüş bildirdi:
“Ekrem İmamoğlu, Yenikapı’daki konuşmasıyla cumhurbaşkanı adaylığını ilan etti. Bu Türkiye’deki değişim sürecini başlatmıştır.”
Söz konusu paylaşımlar sosyal medyada dikkat çekti.
Yenikapı’da gerçekleştirilen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında İBB Başkanı İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı;
“Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk bayramını coşkuyla kutluyoruz. Özel ve kıymetli bir an yaşıyoruz. Bu unutulmaz anı ileride belki çocuklarınıza taşıyacaksınız, İstanbul’da halkımızla birlikte ikinci yüzyılın ilk Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığımızı anlatacaksınız. Hepimiz için bu özel gün kutlu olsun!
Cumhuriyet hakkında biraz konuşalım; geçmişimizi ve geleceğimizi düşünelim… 29 Ekim’de Cumhuriyet’i ilan edenlerin çok net hedefleri vardı; Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, buna tüm hayatını adamış biridir; ruhu şad olsun, ona minnet borçluyuz. Atatürk’ün hedefi ise şöyleydi; ‘Toplumda en yüksek özgürlüğün, eşitlik ve adaletin sağlanması.’
Bakın 100 yıl önce Atatürk ne demiş; ‘özgürlük, eşitlik ve adalet’ derken Cumhuriyet işte bunları en yüksek seviyede tüm halk için sağlamak adına kuruldu. Cumhuriyet, tarihi derinliği olan ve büyük bir vizyonu içeren bir yapı olarak varlığını sürdürüyor. Atatürk’ün mimarı olduğu bu tasarım, milletimizin ortak iradesiyle şekillenmiştir. Hepimiz gurur duymalıyız; Türkiye’deki Cumhuriyet, demokrasi ile bütünleşmiştir. Atatürk, bunu halkıyla oluşturdu; Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın en organik cumhuriyetidir.
Cumhuriyet, yalnızca devleti değil, aynı zamanda bizleri de birlikte yaşama iradesinin ifadesidir. Yani beraberiz; devletimiz bu birliği kurumsal anlamda oluşturse de, milletimizin ruhunu oluşturan unsurdur. Cumhuriyet ve demokrasi asla güçler ayrılığı olmadan ulusal bütünlüğü sağlayamaz; bu yaşamanın en önemli unsurudur. Bu yönüyle, yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığı, demokratik Cumhuriyetimizin en önemli güvence kaynağıdır. Bunun başka bir alternatifi yoktur.
Her güç bir kişinin ellerinde olabilir mi? Bu durum halka olumlu yansımaz! Büyük bir tarihsel deneyimin ve sarsılmaz iradenin sonucu olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’i bu temelde tasarladı. Türkiye, 1923’ten bu yana büyük bir kalkınma ve refah sürecine girmiştir.
Tarihimizde zorlu bir dönemde mühim başarılara imza attık. Dünya kadın haklarını konuşmadığı dönemlerde, Cumhuriyet Atatürk sayesinde bu konuya özel önem atfedildi. Her alanda modernleşme yolunda büyük adımlar attık. Atatürk, ‘Millete özgürsün. Fikri hür, vicdanı hür nesiller istiyorum’ diyerek bize öncü oldu. Sonrasında özgürlük ve demokrasi adına önemli aşamalar atıldı; 1946, 50, 83 yıllarında bu brusların pekiştiğini gördük. Cumhuriyet’in 101. yılını kutladığımız bu gün, maalesef ülkemiz büyük bir krizle boğuşuyor.
Demokratik cumhuriyetimiz, ne yazık ki zor bir dönemden geçmekte. Bunun kaynağı ise, 2016’dan bu yana Türkiye’nin demokrasi tecrübesine uygun olmayan bir sistemin dayatılmasıdır. Şaibeli bir referandum neticesince dayatılan bu yapı, ülkemizin değerli tarihsel yolculuğunda kötü bir sapmaya işaret ediyor. Bize emanet edilen bu sistem, güçler ayrılığını ortadan kaldırıyor, parlamentoyu ve millet iradesini göz ardı ediyor; adalet sistemini siyasetin bir aracı haline getiriyor. Özellikle sevgili gençler için önemli bir risk var; Cumhuriyet’in temeli olan liyakat ilkesi yok edilmekte. Her genç, çalıştığında hakkını alabilmeli. Ancak bu ilke aşındırılmış durumda; bunu geri getireceğiz! Liyakati yeniden inşa edeceğiz; milletimizin evlatlarının haklarını temin edeceğiz.
‘HERYERDE ÇETELER ORTAYA ÇIKIYOR’
Bu sistem, bir yandan ülkemizi yoksullaştırırken, diğer yandan özgürlüklerimizi sözde güvenlik kaygılarıyla kısıtlamakta. Bu, devletin ciddiyetine zarar vermektedir. Devletin şahıslara dönüştüğü bir durum söz konusu. Her gün değişen kararlar ve tutumlarla ülkemizi sarsmaya devam ediyorlar. Türkiye’de her birey, devlet ciddiyetine, demokrasiye, özgürlüklere, eşitliğe ve bir arada yaşama arzusuna özlem duyuyor. Ne yazık ki, 86 milyon insanımızın gözü önünde devletimizin köklü kurumları yok edilmektedir.
İktidara en yakın olanlar dahil kimse kendini güvende feelmiyor. Hastanelere bile güvenimiz azalmakta. Evde, sokakta, iş yerinde, okulda, hastanede, mahkemede kimse huzur içinde değil. Her taraftan çeteler ortaya çıkıyor; bu çılgınlık neden böyle! Ama bu ülke sahipsiz değil, bunu göreceksiniz. Bu çürüme topluma da bulaşıyor, eğitimlisinden eğitimsizine, zenginden fakirine herkes etkileniyor. Ancak hiç kimse bunu hak etmiyor. Atatürk’e karşı bir sorumluluğumuz var. 1923’ten beri birçok nesil önemli roller üstlendi. Bazı yıllarda doğan insanlar, şu anda devletin belli kademelerinde önemli süreçlere yön vermekte. Ama artık onların döneminin sonu geldi; yeterince zarar verdiler. Bu yüzden, artık bu sorumluluğu yeni nesil üstlenmeli. Biz, görevimizi yaparak, alnımız açık ve başımız dik bir şekilde geleceği hızla size, güzel gençlerimize emanet etmeliyiz. Size çok güveniyoruz.
Cumhuriyetimizle yeniden buluşmak için Atatürk’ün belirlediği değerlere geri dönmek ve bu tarihsel sapmaya son vermek için yola çıktık. Bu yolda ilerlerken, özellikle gençlerimize güvendik. Bunu birlikte başaracağız! Yeni bir tarihi evreye girmiş durumdayız. Yeterince zarar verdiler; onların devri sona erdi, eski dönem aktörlerinden kurtulmanın vakti geldi. Bu karmaşık dönemi geride bırakmalı ve enkaza son vermeliyiz.”
