Kara yolları, demir yolları, elektrik üretim santralleri gibi önemli kamu hizmetlerini üstlenen kuruluşlarla birlikte, bakanlıklar, üniversiteler ve hastaneler gibi birçok kamu kurumu içerisinde çalışan 600 bine yakın işçiyi kapsayan 2025 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmeleri kapsamında dördüncü toplantı, 16 Mayıs’ta gerçekleştirildi. Bu toplantı, toplu iş sözleşmesi müzakerelerinin önemli bir aşamasını temsil ediyor ve işçi haklarının daha iyi şartlarda korunması adına atılan adımlardan biri olarak dikkat çekti.
Toplantıya ev sahipliği yapan Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası, işçi tarafının taleplerini ve beklentilerini detaylı bir şekilde masaya yatırırken, işverenler de tarafında bulunarak bu taleplere yanıt vermek amacıyla gerekli maliyet analizlerini yaptılar. Görüşmelerin hemen ardından, işveren sendikasının maliyet analizi tamamlanmış olup, kısa bir süre içinde işçi tarafına ilk teklifin yapılması bekleniyor.
Türk-İş ve Hak-İş sendikalarının birlikte hazırladığı bir taslakta, işçilerin en önemli taleplerinden biri; günlük en düşük ücretin bin 800 lira seviyesine yükseltilmesi oldu. Bu talep, işçilerin yaşam standartlarının iyileşmesi için hayati bir öneme sahip. Ayrıca, kıdem zammı ve refah payı gibi maddeler de işçi temsilcileri tarafından gündeme getirilerek, toplu iş sözleşmelerinde yer alması talep edilmiştir. İşçilerin bu talepleri, iş yaşamında daha adil bir düzenin sağlanması için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Sürecin sonunda, 2025-2026 yıllarını kapsayan tüm ücret zammı ve yeni çalışma şartlarının netlik kazanması bekleniyor. Bu durum, sadece işçilerin yaşam standartlarını değil, aynı zamanda işverenler açısından iş gücü verimliliğini de etkileyebilir. Toplu iş sözleşmelerinin başarıyla sonuçlanması, işyerinde huzurun ve iş barışının sağlanmasında kilit bir rol oynayacaktır.
Kamu işçilerini temsil eden sendikaların, müzakerelerde güçlü bir şekilde yer alması ve işverenlerin de bu talepleri dikkate alması gerektiği görüşü öne çıkıyor. Her iki tarafın da uzlaşmaya varabilmesi için açık bir iletişim kanalı oluşturulması büyük önem taşıyor. Taraflar arasında yaşanacak anlaşmazlıkların, iş barışını tehdit etmemesi için tarafların istek ve ihtiyaçlarını anlaması gerekmektedir. Bu bağlamda, sürdürülebilir bir iş ortamı yaratmak adına yapılan bu görüşmeler, gelecekteki toplu iş sözleşmeleri için de örnek teşkil edebilir.