Almanya İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt, Berlin’de düzenlediği basın toplantısında ülkedeki düzensiz göçmen sayısının oldukça yüksek olduğuna dikkat çekti. Bu durumun ele alınması gerektiğini vurgulayarak, düzensiz göçmenlerin ve iltica başvurusu yapanların sayısının azaltılmasına yönelik yeni kararların alınacağını duyurdu. Ancak, bu önlemlerin komşu ülkeler üzerinde ek bir yük getirmemesi gerektiğini savundu.
Dobrindt, 2015 yılında Federal Polis Teşkilatı Başkanı‘na iltica talebinde bulunanların kara sınırlarından geri çevrilmesi yönünde verilen sözlü talimatı hatırlattı. “Bugün, 13 Eylül 2015 tarihli bu talimatı yazılı olarak kaldıracağım ve polisin de bu tür geri çevirmeleri yapabilmesini sağlayacağım,” dedi. Bu adımın, yerel yönetimlere ve sosyal sistemlere gelen yükün azaltılması için gerekli bir önlem olduğunu belirtti.
Bakan, ülke sınırlarının kapatılmayacağını, fakat sınırlarda kontrollerin daha da yoğunlaştırılacağını ifade etti. Bu uygulamayla birlikte, geri çevrilen düzensiz göçmen sayısının artacağını savundu. Sınır kontrollerini artırmak amacıyla polis sayısının adım adım yükseltileceğini de sözlerine ekledi.
Dobrindt, sıkı kontroller altında dahi göz önünde bulundurulması gereken belirli gruplar olduğunu vurguladı. Özellikle çocuklar, hamileler ve özel koruma gerektiren bireylerin sınırlardan geri çevrilmeyeceğini belirtti. Bunun yanı sıra, “yarın herkesin toplu olarak geri çevrilmesinin söz konusu olmadığını ancak bu süreçte yavaş yavaş ilerleyeceklerini” dile getirdi.
Almanya İçişleri Bakanı, “insanlık ve düzen” prensibiyle hareket edeceklerini, ancak geçmişe nazaran “düzen unsurunun” çok daha ağırlık kazanacağını kaydetti. Ülkedeki siyasetin değiştiğini vurgulamak için Avrupa ve dünyaya sinyal vermek istediklerini, bu bağlamda komşu ülkeleri de alacakları kararlar hakkında bilgilendireceklerini aktardı.
Almanya, düzensiz göçle mücadele kapsamında 16 Eylül 2024’ten bu yana tüm kara sınırlarında geçici kontroller uygulamaktadır. Bu yeni kararlarla, göç yükünün daha yönetilebilir hale getirilmesi ve toplumsal sistemlerin sürdürülebilirliği hedefleniyor.
