Dil ve Konuşma Terapisti Beyza Erkaya Güler, Dünya Kekemelik Günü vesilesiyle önemli açıklamalarda bulundu. Kekemelik, konuşmanın istemsiz bir şekilde sekteye uğramasıyla ortaya çıkan bir akıcılık bozukluğu olarak tanımlanıyor. Beyza Güler, “Kekemelik, tekrarlamalar, ses uzatmaları ve bloklar gibi özellikler barındıran, bu nedenle de konuşma akışını zorlaştıran bir durumdur. İnsanların yaklaşık yüzde 5’i, yaşamlarının bir döneminde kekemelik semptomları sergileyebilmektedir. Kekemelik genellikle 2 ile 5 yaşları arasında başlar.” ifadelerini kullandı.
ERKEKLERDE DAHA FAZLA GÖRÜLMEKTEDİR
Kekemeliğin sıklığının cinsiyete göre değişiklik gösterdiğine dikkat çeken Beyza Erkaya Güler, “Dişi çocuklarda kekemelik, erkeklerin aksine 1:6 ila 1:3 oranında daha düşük oranlarla görülmektedir. Bu oran, yaş ilerledikçe değişim göstermekte ve kız çocuklarının müdahale olmadan iyileşme oranı erkeklerden daha yüksektir. Ayrıca ailede kekemelik öyküsü bulunan bireylerin, ailesinde bu durumu taşımayan bireylere göre daha yüksek oranda kekemelik yaşadığı düşünülmektedir.” açıklamalarında bulundu.
Kekemeliğin, halk arasında sıkça görüldüğü gibi korku ya da birini taklit etmekle ortaya çıkmadığını dile getiren Güler, “Kekemeliğin kesin nedenleri bilinmemekle birlikte, genetik, nörofizyolojik, çevresel ve kişilik özellikleri gibi çeşitli faktörlerin birleşimiyle şeklendiği düşünülmektedir. Ayrıca, kekemelik bir zeka sorunu olmayıp, kekeleyen bireyler normal ya da normal üstü bir zekaya sahip olabilir.” dedi.
Kekemeliğin iki ana grupta sınıflandırıldığını ifade eden Beyza Erkaya Güler, “Kekemelik, iki ana başlık altında değerlendirilir: edinilmiş ve gelişimsel kekemelik. Nörojenik kekemelik, beyin kanaması, kafa travmaları ve iskemik ataklar gibi nedenler sonucunda genellikle yetişkinlerde gözlemlenirken; psikojenik kekemelik de, genellikle stres ve psikolojik travmalar neticesinde yetişkin bireylerde ortaya çıkmaktadır.” dedi.
Gelişimsel kekemeliğin ise en yaygın kekemelik türü olduğunu belirten Güler, “Bu tür genellikle okul öncesi yaşlarda başlayıp, ileriki yıllara kadar devam edebilir. Gelişimsel kekemeliğin kesin nedeni tam olarak bilinmemekte, fakat motor beceriler, dil gelişimi, nörolojik etmenler ve çevresel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir. Kekemeliği olan kişiler, konuşma akıcılığındaki bozuklukların yanında göz kırpma, kafa sallama gibi ikincil davranışlar sergileyebilir. Bununla birlikte, kelimelerden kaçınma veya sosyal anksiyete gibi durumlar da yaşanabilmektedir.” şeklinde ekledi.
ERKEN MÜDAHALEDEKİ KRİTİKLİK
Kekemelik tedavisinde erken müdahalenin önemine değinen Dil ve Konuşma Terapisti Beyza Erkaya Güler, sözlerine devam etti;
“Erken çocukluk döneminde başlayan kekemelik, haftalar veya aylar içerisinde ağırlaşabilir. Erken müdahale ile karşılaşılan kekemelik vakalarının yaklaşık yüzde 80’inde zamanla kendiliğinden düzelme gözlemlenmiştir. Kekemelik tipi, sıklığı, motor beceriler, konuşmadan kaçınma gibi davranışların yanı sıra olumsuz duygusal tepkilerin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu değerlendirmelerde ikincil davranışların ve kekemeliğin gözlemlenmesi de oldukça önem arz etmektedir.”
Terapi sürecinde alınan video kayıtları, ilerlemenin takip edilmesi açısından kritik bir rol oynamaktadır. Ayrıca, okul öncesi, okul çağındaki ve ergen-yetişkin bireyler için değerlendirme süreçleri farklılık göstermektedir. Kekemelikte erken müdahale, konuşmanın daha akıcı hale gelmesi, bireyin iletişim becerilerinin artması ve varsa konuşma korkularının azaltılması için son derece önemlidir. Gelişimsel dönemde meydana gelen kekemeliklerde erken müdahale ile durum düzeltilebilmektedir. Ancak zaman geçtikçe kekemelik kalıcı hale gelebilir. Bu nedenle, eğer çocuklarda 6 aydan fazla süren kekeme benzeri durumlar yaşanıyorsa ve şiddeti artıyorsa, zaman kaybetmeden uzman bir dil ve konuşma terapistinden yardım alınması gerekmektedir.”
İHA