Son dönemde uluslararası siyasette önemli bir gelişme yaşandı. Lüksemburg, Meksika, Sierra Leone, Slovenya ve Vanuatu, uluslararası hukukun önemli bir unsuru olan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) için desteklerini ifade eden bir bildiri yayımladılar. Bu bildiri, Sierra Leone’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliğinin internet sayfasında yer aldı ve “UCM’nin bağımsızlığına, tarafsızlığına ve bütünlüğüne olan desteğimizi yeniden teyit ediyoruz.” şeklinde bir ifadenin yer aldığı açıklandı.
Bildiride, UCM’nin karşılaştığı zorlukların benzeri görülmemiş olduğu vurgulandı. Mahkemenin işleyişi ve güvenilirliği için kritik öneme sahip olan unsurların tehdit altında olduğu ifade edildi. Özellikle UCM’ye yöneltilen yaptırımların, uluslararası hukukun genel düzenini tehdit ettiğine dikkat çekildi. Bu durumda, hem mahkemenin yürüttüğü davaların etkilenebileceği hem de mahkeme personelinin güvenliğinin risk altında olabileceği konusunda uyarılarda bulunuldu.
Bildiri, yaptırımların mahkeme kapsamında yer alan mağdurlar, tanıklar ve mahkeme yetkilileri gibi tüm ilgili tarafların güvenliğini ciddi biçimde tehdit edebileceğini belirtiyor. Özellikle, yüksek risk altında olan ülkelerde, UCM’nin yerel ofislerinin kapatılması gerekliliği gibi zarar verici sonuçlarla karşılaşabileceği ifade ediliyor. Bu durum, adalet arayışında olan pek çok kişinin mağdur olabileceği anlamına geliyor.
Bildiriyi imzalayan ülkeler arasında Almanya, Fransa, Belçika, Kanada, Hollanda, İspanya, İsveç, Norveç ve İsviçre gibi güçlü devletler yer alıyor. Ancak UCM üyesi diğer ülkeler olan İngiltere, Çekya, Japonya ve Avustralya’nın bildiriyi imzalamaması dikkat çekiyor. Bu durum, uluslararası toplumda UCM’nin işlevselliğine yönelik bölünmüş bir görüşün varlığını gösteriyor.
Özellikle bu durum, ABD’nin UCM üzerindeki etkisini de gözler önüne seriyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump, UCM’ye yaptırımlar getiren bir başkanlık kararnamesi imzalamıştı. Bu kararın gerekçesi, UCM’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararlarıyla ilgiliydi. Bu tarz yaklaşımlar, uluslararası ilişkilerdeki gücü ve tehdidi artırarak, UCM gibi önemli bir mekanizmanın işleyişini ciddi şekilde tehdit ediyor.
Bütün bu gelişmeler, UCM’nin bağımsız bir yargı kurumu olarak nasıl bir konumda olduğunu ve uluslararası hukuk sisteminin karşı karşıya olduğu zorlukları gözler önüne seriyor. Adalet arayışındaki pek çok kişi için hayati öneme sahip olan UCM’nin durumu, ilerleyen zamanlarda uluslararası siyasetteki dengenin nasıl şekilleneceğini de etkileyeceğe benziyor.