Klinik Psikolog İrem Uyar, birçok bireyin mutluluğun ardından kötü bir olay yaşanacağı korkusunu taşıdığını belirtmektedir:
Uyar, “Mutluluk, geçici bir duygu olarak algılanıyor. İnsanlar, bu güzel anların hemen ardından olumsuz bir durumla karşılaşacaklarına inanıyorlar ve bu düşünce, onları mutluluğu tam anlamıyla yaşamaktan alıkoyuyor” demektedir.
GEÇMİŞ DENEYİMLER KORKUNUN TEMELİNİ ATIYOR
Mutluluk korkusunun temelinin çoğunlukla çocukluk dönemine dayandığına dikkat çeken Klinik Psikolog İrem Uyar, çocuklukta duygusal ihtiyaçların karşılanmaması ya da cezalandırıcı tutumlarla büyüyen bireylerin mutluluğu tehdit altında hissettiklerini vurgulamaktadır. Uyar, “Çocukken mutlu bir anın ardından cezalandırılan bireyler, yetişkinlikte de mutluluğun ardından kötü bir şey geleceğini düşünmeye başlıyor. Bu sebeple, mutluluğu suçluluk veya kaygı ile ilişkilendiriyorlar,” açıklamasında bulunmaktadır. Bu durum, pozitif duyguların ardından bir tehlike olabileceğini varsayan bireylerin mutlu olmaktan veya bu mutluluğu çevreleriyle paylaşmaktan kaçınmasına neden olmaktadır.
KÜLTÜREL İNANÇLAR DA ROL OYNUYOR
Mutluluk korkusunun yalnızca kişisel deneyimlerden değil, aynı zamanda toplumsal inanışlardan da beslenmektedir. Örneğin, Türkiye’de sıkça kullanılan “Çok gülen çok ağlar” ve “Nazar değer” gibi atasözleri, bireylerin mutluluklarını saklama ihtiyacı hissetmelerine sebep olmaktadır. Uyar, bu tür inançlarının bireylerin mutlu olmaktan korkmalarına yol açtığını belirtmektedir:
“İnsanlar, mutluluklarını paylaşmaktan çekiniyor. Nazar değeceği ya da mutlu oldukları için bir bedel ödeyecekleri korkusu, bireylerin mutluluklarını bastırmalarına neden oluyor.”
Mutluluk korkusunun üstesinden gelmek için bireylerin bu kaygıların farkına varmaları ve geçmiş deneyimlerle yüzleşmeleri gerektiğini vurgulayan Klinik Psikolog İrem Uyar, mutluluğun diğer tüm duygular gibi doğal bir süreç olduğunu ve insanın kendisini bu duygudan mahrum bırakmaması gerektiğini ifade etmektedir. Uyar, “Mutluluğun bir bedeli olmadığı fikrini benimsemek, bu korkunun aşılmasında kilit rol oynuyor. Mutluluğu keyifle yaşamak ve bunu paylaşmak, bireyin ruh sağlığı üzerinde de olumlu etkilere neden oluyor” şeklinde eklemektedir. Uzmanlar, bireylerin mutluluğu gizlemek yerine bu duyguyu cesurca yaşamayı öğrenmeleri ve toplumsal inanışların değişmesi gerektiğini savunarak, mutluluk korkusunun üstesinden gelinmesine dair önemli bir yol haritası çizmektedirler.
(İHA)